Macron 1 Aralık’taki gösterilerden sonra:
“Şiddetinin failleri, değişiklik istemiyorlar, kaos istiyorlar. Bugün Paris’te olanların meşru öfkenin barışçıl ifadesiyle hiçbir ilgisi yok. Hiçbir neden güvenlik güçlerine saldırıyı, dükkânların yağmalanmasını, kamu ya da özel binaların yakılmasını, sokaktakilerin ya da gazetecilerin tehdit edilmesini, Arc de Triomphe’nin kirletilmesini meşrulaştırmaz. Bu şiddetin failleri değişimi, hiçbir ilerlemeyi istemiyorlar. Onlar kaosu istiyorlar… Onlar tespit edilecekler ve yargı önünde sorumlu tutulacaklardır.”
KLASİK DEVLET TEPKİSİ SÖKMEDİ
Macron’un Sarı Yelek hareketine tepkisı klasik Devlet yöneticilerinden farklı değil. Ancak sarı yelek hareketini ortaya çıkaran duygular, sosyolojik temeller sözkonusu. Sokağın gücü bir kez daha karar alıcılara etki yapmış durumda.
Selman Saç’a göre; Sarı Yelekliler, Macron’un görev süresi boyunca karşılaştığı en büyük meydan okuma. Üstelik bu karşı çıkış öncesindeki iktidarların derinleştirdiği toplumsal meselelerin vebaliyle de karşı karşıya. Bu anlamda farklı biçimde de olsa benzetildiği 16. Louis’nin kaderini yaşamaya aday.
Macron ilk etapta gösterilerde ortaya çıkan şiddet olaylarına vurgu yapmaya başladı ve ekonomik reformlardan, vergilerden vazgeçilmeyeceğini söyledi. Saç’a göre, “Tüm bu karşı çıkış ve değersizleştirme çabalarına rağmen bilançonun iyiden iyiye ağırlaştığı 1 Aralık’taki gösterilerden sonra bile Fransızlar harekete büyük oranda desteğini sürdürdü. 2 Aralık’ta yapılan Harris Interactive’in anketine göre Sarı Yeleklileri destekleyenlerin oranı % 72 düzeyindeydi. Üstelik tüm şiddet görüntülerine rağmen.
SARI YELEKLİLER CEPHESİ GENİŞLİYOR
Olaylar devam ettikçe Sarı Yelekliler’e katılımlar da artmadı. Önceleri mesafeli duran CGT gibi köklü sol sendika ve diğer toplumsal aktörler de devreye girmeye başladı.
Saç bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Gelinen noktada Sarı Yeleklilere, liseliler, üniversiteliler, ırkçılık karşıtları, ambulans çalışanları gibi farklı kesimler de farklı repertuvarlarla var ettikleri eşzamanlı eylemlerle eşlik ediyorlar. Son şiddet olaylarından sonra polis sendikası olağanüstü hal talep ederken hükümet (geri adım atmadan önce) 16. maddeyi dahi üstü kapalı dillendirmeye başlamıştı. Muhalefet ise vergilerin geri çekilmesi, emeklilere ve asgari ücrete zam yapılması, referandum, yeni bir cumhuriyet, meclisin dağıtılması, istifa gibi farklı uçlarda ideolojilerine uygun taleplerle sesini yükseltiyordu. Tam da bu yüzden Macron ve hükümetinin ilk kez savunma pozisyonuna çekildiği bir atmosfer söz konusu.”
Macron, Sarı Yeleklilerin temsilcileriyle görüşme talimatı verirken vergileri de 6 ay süreyle askıya aldığını duyurdu. Bu durum Sarı Yelekliler için yeterli değil ancak önemli bir kazanım.
Selman Saç’ın Birikim için kaleme aldığı yazının özeti şöyle:
YELEK SARI ÖFKE KARA
Araçlarda bulunması gereken sarı yeleği sembol olarak belirleyen kitle, kendilerini bütün tikel kimliklerinden azade sadece Sarı Yelekli olmaklıklarıyla sıradan Fransız halkı olarak tanımlıyorlarGündem olan homofobik, ırkçı sloganların yanı sıra eylemler esnasında Fransız Devrimi’nin donsuzlarına, 68 Hareketi’ne de çokça göndermeler var. Dolayısıyla ağırlıklı olarak beyaz erkeklerden oluşsa da ne baştan beri gerici kimlikleri aşikâr olan Fransa tarihindeki vergi karşıtı hareketlerle ne de Boulangisme, Poujadizm, Maurasçılık gibi faşist akımlarla en ufak bir yakınlığı yok. Sarı Yeleklilerin özellikle aşırı sağ seçmenden destek görmesi bile bu fikri boşa düşürmez.
YÖNETİCİLER HALKTAN GİDEREK KOPTU
Sarı Yeleklilerin büyük öfkesi Macron’a yönelmekle birlikte Fransız kurumsal siyasetine dair de derin bir memnuniyetsizliği göstermektedir. 55 yaşındaki nakliye çalışanı Florence’ın söyledikleri durumu çok iyi özetlemektedir: “Her şeyden öte Macron sıradan Fransızları dinlemiyor ve onların günlük kaygılarını anlamıyor. TV de göründüğü zaman sıradan halktan memnun olmadığı izlenimine kapılıyoruz. Kesinlikle bizi küçümsüyor.”
Dolayısıyla sokağa çıkanlar, şimdiye kadar devletin ihmaline uğrayan kent çeperlerinde ve kırsalda yaşayan insanlar. İktidarın onlarla olan iletişimi en iyi ihtimalle onların konumlarını işaretleyen, sınırlarını gösteren tek taraflı bir dayatma halinden ibaret. Tam da bu yüzden Sarı Yelekliler, ısrarla gösterilerin düzenlenmesi için kendilerine tahsis edilen yerlerin (örneğin Champs de Mars) dışına (Concorde Meydanı, Bastille, Champs Elysee) çıkıyorlar.
“MACRON SENİN KOYUNLARIN DEĞİLİZ”
Le Monde’un 29 Kasım tarihli sayısında da belirtildiği gibi Sarı Yelekliler aslında yerel, periferik, kırsal Fransa ile metropoliten Fransa’nın karşı karşıya gelmesi anlamına gelmektedir. Nitekim eylemlerin gerçekleştiği 700 komünden 635’inin nüfusu 50.000’den az olan yerler.
Eylemlerde göze çarpan yazı ve sloganlar daha çok alım gücünü düşüren vergilere karşı yorgunluğu, tükenmişliği gösterip iktidara karşı büyük bir öfkeyi gözler önüne seriyor. Zira bu insanlar için akaryakıt, bütçelerinin önemli kalemini oluşturan zorunlu harcamalardan. Ondan vazgeçme olasılıkları yok. Kent merkezlerinde yaşayanların aksine büyük çoğunluğu işlerine giderken araç kullanmak zorundalar, hatta sıklıkla sosyalleşme imkânları da bu dizel araçlarla destekleniyor.
Bu yüzden akaryakıta yapılan zamlar onlar için katlanılması, tolerans gösterilmesi imkânsız dayatmaların en sonuncusu niteliğinde. Dolayısıyla vergi, kent merkezlerinde araçlara daha az bağımlı ve gelir düzeyi yüksek kesimlerden ziyade kent periferisinde yaşayan ve düzenli geliri olan fakat son dönemde giderek yoksullaşan dizel araçlara bağımlı orta (orta alt) sınıfı doğrudan ilgilendiriyordu.
BÜYÜKLERİN HATALARININ BEDELİNİ KÜÇÜKLER ÖDEMESİN
Hareketin katılımcıları açısından Cumhuriyet’in eşitlik-özgürlük-kardeşlik mottosu ağır yara almış durumda. Artık “büyükler”in hatalarının bedellerini “küçükler”in ödemesi gerekliliğini kabul etmek istemiyorlar. Zira uzun zamandır yapılan vergi aflarına, ertelemelere ve indirimlere bağlı olarak büyük burjuvazi kayrılıyor. Üstelik önceki iktidarlardan beri ayyuka çıkan vergiye dayalı suçlar da bir şekilde affediliyor.
24 yaşındaki eylemci öğrenci Joel Mouilleseaux da tam olarak bundan yakınıyor: “Diğerlerinin çılgınlıklarının bedelini hep aynı kişiler ödüyor. Ödemek için çalışmak, daha fazla ödemek için daha fazla çalışmak zorundayız. Doğduğumdan beri böyle, her başkan döneminde böyle, artık yeter diyoruz.”
İfop’un araştırmasına göre sınıfsal ayrışmayı da gösterir şekilde Sarı Yeleklilere en büyük destek %60’ın üzerinde bir oranla işsizlerden, işçilerden, çalışanlardan ve küçük esnaftan gelmekteyken üst gelir grubunda bu oran %20’lere kadar geriliyor.
MACRON’UN GENİŞ YETKİLERİ AYNI ZAMANDA ZAYIFLIĞI
Öte yandan aynı zamanda Macron’un süper başkan olarak kendisine tevdi edilen teorik olarak Cumhuriyet’i bir diktatörlüğe dahi dönüştürecek geniş yetkilerinin, büyük sistemsel gücünün yanında toplumsal olarak ne kadar zayıf olduğunu da gösteriyor. En nihayetinde konjonktürel bir olgu olduğu anlaşılan Macronculuğun hem Fransız müesses nizamını kurtarma görevinin hem de neoliberal ajandayı istikrarlı şekilde sürdürme arzusunun sonuna yaklaşıldığı görülüyor.